Çoğumuzun evinde, yakın çevresinde sonuçlarını deneyimlediği, çoğumuzun da durup biraz düşününce fark edeceği bir durum “yaşlılık psikolojisi”.  

Yaşlı nüfus olarak kabul edilen 65 ve daha yukarı yaştaki nüfus 2019 yılında 7 milyon 550 bin 727 kişi oldu. Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı ise 2019 yılında %9,1'e yükseldi.  

Bu verileri düşünerek bir hatırlayalım, bu yaş grubunun yaşam koşulları için birey ve ülke olarak neler yaptığımıza bakalım. Sivil toplum alanında, sosyal hizmetlerde, ülke politikasında, üretimde, günlük yaşam içinde açılan alanlarda ve yaratılan fırsatlarda sınıfta ne durumdayız, bence sınıfta kalıyoruz.  

65 yaş ve üzeri nüfus için sağlık, barınma, eğitim, adil gelir, sosyal yardım gibi birçok konuda politikaları gözden geçirmek ve eylem planları hazırlamak elzemdir. Bunları kamu maliyetini artıran sebepler olarak görmekten vazgeçilmelidir.  

Şu Koronavirüs günlerinde, 65 yaş ve üzeri grubun ısrarla dışarıda olmak istemesi bir yansımadır. Zaten ülkece değer verdiğimizi ve varlıkları için yatırım yaptığımızı (!) gösteremediğimiz bir grubun kendilerini ötekileştirilmiş hissetmeleridir.  

Koronavirüs için alınan tedbirlerde risk grubunu “yaşlılar” tanımlaması yerine “65 yaş ve üzeri” diyerek yapsaydık. Yüksek risk grubu “yaşlılar” değil “65 yaş ve üzeri” deseydik, “yaşlılar hadi evinize” demek yerine “65 yaş ve üzeri evlerinizde kalın” deseydik. İnanıyorum ki sonuç farklı olacaktı.  

Kriz yönetmek, sürece ve sonuçlarına etki etmek, etkilenen tüm paydaşlar için empati kurabilmeyi gerektirir. Kullandığımız dil, ayrıştıran, birleştiren, dahil eden ya da ötekileştiren en büyük semboller dizimidir.  

Yeni krizler yaratmadığımız ve var olanla birlikte mücadele edebildiğimiz, sağlık dolu günlerimiz olsun.

Derya Kılıçalp
Sosyal Fayda ve Sosyal Etki Tasarım Danışmanı