STK’lar yıllardır mevzuatın girdaplarında dönüp duruyor. Gün artık onları duyma ve anlama zamanı...

İçişleri Bakanlığı’nın bazı Belediyelerin korona salgınına karşı başlattığı bağış kampanyalarını engellemesinin ardından, bir yandan Belediyelerin 2860 sayılı Yardım Toplama Kanunu kapsamında olup olmadığı, diğer yandan da yardım ve bağış kavramları yoğun bir şekilde tartışılmaya başlandı. STK’ların yıllardır çaresizce içinde dönüp durdukları bu girdap böylesine üzücü bir vesileyle gündeme gelmese elbette çok daha iyi olurdu. Ama mademki geldi, biz de STK’ların durumunu bu vesileyle biraz gözler önüne serelim isteriz.

Yardım ve bağışın çoğunlukla eşanlamlı olduğu düşünülür. Oysaki mevzuatımızda bu iki kardeş kavramın tanımları ve sonuçları açısından önemli farklılıklar bulunmaktadır. Bağış, alan kişi veya kurumun bir talebi olmaksızın ve bir amaca yönelik olup olmadığı araştırılmaksızın verilen bedeldir. Malzeme, eşya vb. parasal olmayan içerikli olanları ayni bağış olarak adlandırılırken, nakden veya hesaben yapılanlar nakdi bağış olarak değerlendirilmektedir. Yardım ise kişi ya da kurumların doğrudan veya dolaylı talepleri üzerine ve belirli bir amaca yönelik olarak verilen bedel olarak tanımlanmaktadır.

Tanımlardan da anlaşılacağı üzere, yardım faaliyetlerinde ayırıcı özelliklerden biri yardım toplayanın aktif çabası olarak verilmekte, bu kapsamda bir aktif çağrı karşılığında toplanan gelirler, yardım toplama olarak değerlendirilmektedir. Sonuçları bakımından ise en önemli fark bağış toplama faaliyetlerinin mevzuatta sayılan kurumlara yapılması durumunda herhangi bir izne tabi olmamasına karşılık yardım toplama faaliyetlerinin zorlu izin prosedürlerine tabi olmasıdır.

Yardım toplama faaliyetleri 2860 sayılı Yardım Toplama Kanununda ve Yardım Toplama Esas ve Usulleri Hakkında Yönetmelikte düzenlenmiştir. Maalesef uygulamada yardım toplama başvurusu yapılması durumunda karşımıza çıkan bekleme süreleri STK’ları yardım toplama faaliyetlerinden mümkün olduğunca kaçınmaya yöneltmektedir. Her ne kadar mevzuatta başvuruların en geç iki ay içerisinde sonuçlandırılması hükmü bulunmakta ise de, (ki esasen bu da son derece uzun bir süredir) uygulamada özellikle büyük illerdeki süreler bu sürenin oldukça üzerindedir.  

Yardım toplama izni kapsamında bir başvuru yapılabilmesi için her şeyden önce teknik olarak, toplanacak paranın belirli bir tutar ve süre ile sınırlı olması, belirli bir bütçesinin yapılmış olması ve bu şekilde başvuruda bulunulması söz konusudur. Bir başka deyişle, yardım toplama faaliyetinden söz edilebilmesi için somut bir hedef tutar, bir süre, bir amaç olması gerekmektedir. Toplanacak tutarın bu kapsamda olmamasına rağmen sadece aktif bir çağrının varlığına yönelik olarak yapılan düzenlemeler yardım toplama faaliyetlerinin doğası ile de çelişmektedir. Bu nedenle, yukarıdaki yardım toplama faaliyetlerinin belirli bir amaç için, belirli bir bütçe kapsamında ve belirli bir süre içerisinde toplanacak tutarlar olarak tanımlanması en doğrusu olacaktır.

Web Sitelerinde Bağış Toplama
Süre, bütçe ve hedef olmaksızın sadece aktif çağrının varlığı ile yardım ve bağışın ayrıştırılmasının yanında yardım toplama faaliyetlerinin doğal akışına ters düşen bir başka yaklaşım, dernek/vakıf içerisindeki para toplama faaliyetlerinin bağış, bunun dışına çıkılarak yapılan faaliyetlerin yardım toplama faaliyeti kapsamına alınması ve izne tabi bir işlem gibi yorumlanmasıdır. Bütün bu yasal düzenlemelerin bireylerin dolandırıcılara ve kötü niyetli şahıslara karşı korunması amacıyla yapılmış olduğu anlaşılmasına karşın, sonuç olarak güncel gelişmelerin mevzuata yansıtılamaması ile STK’lar cezalandırılmakta ve sivil toplum örgütlerinin güçlendirilmesinin önünde ciddi bir engel oluşturulmaktadır. Bu kapsamda web sitelerinden yapılacak bağış toplama faaliyetleri bile tereddüt yaratmış, bu amaçla İçişleri Bakanlığı’ndan alınan görüşle derneklerin kendi web sitelerinden bağış toplayabilecekleri konusu netleşmiştir. Ancak, yine dernek/vakfın çağrı yapması durumunda bunun yardım olacağına yönelik bir istisna konulması da ihmal edilmemiştir.

İçişleri Bakanlığı Hukuk Müşavirliği’nin 7.8.2007 tarih, B.05.0.HUK.0.00.00.02-647.03.01/10873 sayılı yazısında şöyle denmektedir:

...."Derneklerin kendilerine ait resmi websitelerinin, derneklerin sanal ortamdaki bütünleyici unsurları olduğu, dernekten ayrı bir varlıklarının olamayacağı ve tanıtımlarını gerçekleştirmek üzere oluşturdukları göz önüne alınırsa, kendi web siteleri üzerinden üye aidatı ve bağış toplayabilecekleri, 

Yardım Toplama Kanunu'nda belirtilen yardım toplayabilecek kuruluşların adlarını veya banka hesaplarını internet ortamında, basın yayın organlarında vs ilan ederek yardım toplamak istemeleri durumunda Yardım Toplama Kanunu kapsamında izin almaları gerektiği"....

Hiçbir İzne Tabi Olmadan Yardım Toplama Hakkına Sahip Kuruluşlar
Yardım Toplama Kanundaki izinlere tabi olmayan sivil toplum kuruluşlarının sayısı oldukça sınırlıdır. Sivil Toplumla İlişkiler Müdürlüğünün güncel verilerine göre 2020 Mart ayında Türkiye’de 360 adet kamu yararına çalışan dernek, 288 adet vergi muafiyeti tanınan vakıf bulunmaktadır. Bu dernek ve vakıflardan sadece 28’i hiçbir izne tabi olmadan yardım toplama hakkına sahiptir. Aşağıda yer alan linkten bu dernek ve vakıflar incelenebilecektir.

STK’lar Özgürce Kaynak Yaratmalıdır
2860 sayılı Yardım Toplama Kanunu kapsamında "kamu yararına uygun olarak, amaçlarını gerçekleştirmek, muhtaç kişilere yardım sağlamak ve kamu hizmetlerinden bir veya birkaçını gerçekleştirmek veya destek olmak üzere gerçek kişiler, dernekler, kurumlar, vakıflar, spor kulüpleri, gazete ve dergiler yardım toplayabilirler."

Belediyelerin kurumlar ifadesi ile bu kanun kapsamına girdiği öne sürülmektedir. Hukukçularımızın yorumlarında belediyelerin yerel idareler olması nedeniyle burada sayılı kurumlardan olamayacağı, izin makamının valilikler olduğu, kamu kurum ve kuruluşlarının bu kapsamda değerlendirilmesi halinde Bakanlıkların hatta Cumhurbaşkanlığının açtığı kampanyalarda valiliklerden izin alması gibi bir sonuç doğacağı, dolayısıyla kamu kurum ve kuruluşlarının Kanun kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı belirtilmektedir. Nitekim belediyeler de 5393 sayılı Belediye Kanununun 15. Maddesi gereğince bağış kabul etme yetkilerinin olduğunu ve aynı kanunun çeşitli maddelerinde bu konuda düzenlemeler olduğunu gerekçe göstererek yargıya başvurmuşlardır. Bu süreçte yargı sonucu belirleyici olacaktır. Ancak, bu vesileyle STK’ların derin bir yarasını gündeme getirmek de yararlı olmuştur.

Yukarıda belirtilen nedenlerle;
  1. Kanunlarda gerekli düzenlemelerin yapılarak 2860 sayılı Kanunun sadece gerçek kişilerin toplayacakları yardım faaliyetlerini kapsaması, sivil toplum kuruluşlarının zaten denetime tabi olmaları dolayısıyla yardım ya da bağış, hangi ad altında olursa olsun özgürce kaynak yaratmalarının önündeki engellerin kaldırılması,
  2. Gerekli yasal düzenlemeler yapılıncaya kadar, yönetmeliklerde yapılacak değişikliklerle yardım ve bağışın ayırt edici özellikleri olarak, (a) aktif çağrı yapılıp yapılmaması, (b) toplanma mecraları ilişkisinin ortadan kaldırılması, güncel teknolojik gelişmelerin mevzuata yansıtılması ve yardım toplama faaliyetlerinin sadece belirli bir amaç için, belirli bir bütçe kapsamında ve belirli bir süre içerisinde toplanacak tutarlar kapsamında değerlendirilmesi,  
  3. Yardım toplama başvurularının DERBİS sistemi üzerinden yapılması, bu taleplere verilecek yanıtların azami süresinin uygulamada 7 güne indirilmesi
bir zorunluluk ve demokrasinin vazgeçilmez temel taşlarından biri olan sivil toplum kuruluşlarının güçlendirilmesi açısından kaçınılmaz bir sorumluluktur.

Hüray Böke
BiDestekol Kurucu Ortağı - Sosyal Girişimci

Faydalı Linkler:
Kanar Kuyucu Koç Hukuk Bürosu tarafından hazırlanan STK Bağış Yardım Rehberi
https://probono.bilgi.edu.tr/media/document/2018/09/17/Pro_Bono_Agi-STK-Rehber-Bagis-Yardim.pdf
Kamu Yararına Çalışan Dernekler
https://www.siviltoplum.gov.tr/kamu-yararina-calisan-dernekler
Vergi Muafiyeti Tanına Vakıfların Listesi
https://www.gib.gov.tr/yardim-ve-kaynaklar/yararli-bilgiler/vergi-muafiyeti-taninan-vakiflarin-listesi)